Aslında, GEN Nedir ?
Üzerinde yoğun inceleme ve araştırma yapılmış bir alan genler.
Bu çalışmaların bu denli önem kazanmasının temel nedenlerinden biri genlerimizin “kendimizle ilgili bilgileri taşıması”. Saçımızın ya da tenimizin rengi, boyumuz, geçirdiğimiz hastalıklar, duygularımız(asabi, sakin, aceleci vs.) yeteneklerimiz (yüzme yeteneği, müziğe yatkınlık, sanatçı ruhlu vs.) Tüm fiziksel, bedensel, duygusal özelliklerimiz ve dahası….. hepsi genlerimizde kayıtlı.
İşte bu özellikler, aynı bir yazılım gibi bize kodlanır. Ne zaman mı?
Kodlama, ilk hücrelerimizin oluşumu esnasında biz henüz ana rahmindeyken başlar.
DNA, en küçük temel yapı birimi nükleobazlara kaydolan genetik bilgileri taşır.
(Kaynak: Doç. Dr. Şebnem BUDAK_S)
DNA dizisinde A, C, G ve T harfleri ile temsil edilen adenin, sitozin, guanin ve timin adlı dört nükleobaz bulunur. Genel olarak genetik diziyi oluşturan harfler birbirine bitişik olarak, örneğin AAAGTCTGAC şeklinde yazılır.
Gen mutasyonları DNA molekülünde bulunan genlerdeki değişiklikten kaynaklanır. Mutasyonlar, bir DNA zincirindeki bazın (A, T, G, C) başka bir bazla yer değiştirmesi sonucunda ortaya çıkabileceği gibi, zincire bir ya da daha çok bazın eklenmesi veya zincirdeki bazların eksilmesi sonucunda da ortaya çıkabilir.
(Kaynak: Tübitak)
Ve bu kayıtlı bilgiler, yaşamda bilinçsizce kullandığımız becerilerimizi oluşturmaya başlar.
Bu nasıl oluyor?
Evet, açıklayamadığımız bir sürü şey oluyor yaşarken. Bazen şaşırıp ne garip değil mi diyoruz..çoğu zaman da zaten yüzyıllardır öyle yaşanmış olduğu için garipsemiyoruz, sorgulamıyoruz, hatta açıklamaya da ihtiyaç duymuyoruz. Bir örnek verirsek, hiç görmediğimiz, hiç tanımadığımız aile büyüklerinden birine benzememiz. Bir an bir gülüşümüz anneannemizi andırırken; bazen de bir bakışımızın büyük babaannemize benzemesi gibi. Hiç görmemişiz ki, ne anneanneyi ne büyük babaanneyi, nerden bilebiliriz ki onların gülüşünü, bakışını?
BU BİLGİ BİZE GENLERDEN GELİR.
Hastalıkları nasıl taşıyorsak aslında biz tüm aile bilgilerini de taşıyoruz.
Bizler, “AİLE BİLGİLERİMİZİ “ANA BELLEK” OLARAK KULLANIYORUZ.” Tüm bilgiler geldiğimiz ailenin köklerinde kayıtlı. Aile köklerimizin bizi farklı farklı (mavi gözün köklerimizde yaygın olmamasına rağmen, kendimiz ve eşimiz kahverengi gözlü olup, çocuklarımızın ikisi de mavi gözlü olabilir…) şekilde etkilediği; aktarımın genler vasıtasıyla nesilden nesile geçtiği ortada.
Buraya kadar her şey tamam da, bu aktarılmış bilgileri biz nasıl kullanılıyoruz kısmına gelelim…
Genler arasındaki bu iletişim hala çözümlenememiş durumda. Bilim insanları genlerin birbirleriyle iletişimde olduğu bilgisine sahipler; ancak genlerin arasındaki bu iletişimi algılayacak bir sistem, bir aygıt henüz bulunamadı.
Yüzyıllardır insan olarak yaşayabilmemiz nesilden nesile aktarılmış kodlu bilgiler sayesinde. İnsanlar bu bilgileri algılayıp yaşamlarını insan olarak sürdürmüş ve sürdürmeye devam etmekteler…Örn: Kadınların doğum bilgisine sahip olmaları…doğum bilgisi ezelden beri kadınların genlerinde kayıtlı.. Diğer bir örnek ise erkeklerin genlerinde kayıtlı olan “kendi alanını, ailesini koruma, ayrıca da üreme içgüdüsü”. Bu bilgilerin genlerimiz aracılığıyla nesilden nesile aktarılması sayesinde insanlar yaşamlarına İNSAN olarak devam edebilmekte.
Bu bilgi nasıl işliyor? Aslında tüm moleküler yapımız, bedenimiz, ve içindeki tüm organlarımız, hepsi aynı İŞLEYİŞ SİSTEMİNE tabi.
Tek bir işleyiş sistemi var. Ve de birden bütüne giden bir sistem.
Birden Bütüne Giden Sistem
Beden kendini tek ve bütün olarak görür. Ve sistemini bu bütünlüğe göre kurgular. O yüzden bedenden çıkarılan bir organ, sanki hala yerinde duruyormuşçasına ağrıyor hissi yaratabilir. Nitekim, sinir sistemimiz bir yandan kök çakrasıyla, diğer yandan da beynimizle bağlantılıdır. Ve de beynimizi vücudumuzun geri kalanına bağlar. Bu sayede iletişim saniyeler içinde gerçekleşebilir …
Dolayısıyla bedenimize ait her şeyin tek bir bütünlük içinde, birbiriyle iletişim halinde olması kaçınılmaz. Hücrelerimizin içindeki moleküler yapı da işte bu bütüne hizmet eder. En içten dışa ve dıştan içe döngüsel ve tek bir sistemle çalışır: Parça bütün ilişkisi.
Şöyle ki, tek bir damla kan ile, vücudumuza ait tüm bilgilere ulaşılabiliyor.
Sistem muhteşem, işleyişi mükemmel.
Hepimiz Her şeyiz, Hepimiz Hiçbir Şeyiz :
Evren kocaman bir bellek gibi.
Hepimiz o belleği kullanıyoruz, tabii kullanabildiğimiz kadarını.
- Hem evreni besleyen kayıtları biz oluşturuyoruz,
- Hem de evrendeki oluşturduğumuz kayıtları yine bizler kullanıyoruz.
- Evreni besleyen de, evrendeki kayıtları oluşturan da bizleriz. Hepimizi besleyen bu kocaman evrenden zaten kendi oluşturduğumuz kayıtları çekiyoruz.
- Parça bütün ilişkisi burada da işliyor. Bu durumda evren dediğimiz şey de biz oluyoruz.
- Kendi bütünümüz ve bütünün bir parçası olmak.
- İnsan, evren dediğimiz bütünün bir parçasıdır. Albert Einstein
Kulağa hoş geliyor duymak ne kadar güzel;
“TEK BAŞINAYIZ AMA YALNIZ DEĞİLİZ” doğrusu, insana güç veriyor.
İşte GENUYUM çalışmaları bize tüm bunları anlatıp, yaşatan bir sistem.
Nasıl mı?
Bu sorunun cevabı her çalışmanın BİRİCİK olmasından geçiyor. Biricik, çünkü her insan biricik ve kendine özel…. Genuyum çalışmalarında genler, işte bu biricikliği anlatan bilgileri bize gösteriyor, göstermekle de kalmıyor; deneyime dönüştürüyor. Adeta yaşatıyor…Çalışmanın en büyülü tarafı da kendimize ait bilgileri deneyimlemek oluyor.
Dilek Öcekli’nin tüm çalışmalarının temelinde, bireysel veya grup olarak, online ya da sahada, kendi oluşturduğu 5A Yaşam Formülü yatıyor.
GENUYUM çalışmaları, 5A Yaşam Formülünün de uygulandığı UYUM ALAN’ında gerçekleştirilir.
5A Yaşam Formülü
- Yaşam dediğimiz yolculuk bir dönüşüm yolculuğu;
- Evren kendi içinde işleyen bir sistem ile zaten uyumlu çalışıyor.
- Evrenin bu sistemi bizleri yaşatmak üstüne kurulu.
- Ancaak bize öğretilen “aman olmasın, olursa ne yaparım diye geçmiş korkusu ile gelecek kaygısı” duyarak yaşamak.
- Yaşamayı böyle öğrenince, biz bu sistemi sanki evren bizi yaşatmayacakmış gibi ölmemek ve hayatta kalmak için kullanıyoruz
- Aslında, adeta sisteme karşı savaş açmış oluyoruz.
- Hangi savaş mutluluk getirmiştir ki? Biz de mutsuz, huzursuz bir yaşam içinde buluyoruz kendimizi.
- Oysa evren zaten milyonlarca yıldır bir kabul sistemi içinde var olmayı sürdürüyor.
- Dilek Öcekli’nin geliştirmiş olduğu 5A Yaşam Formülü evrenin bu olağanüstü sistemini daha iyi anlayabilmek, özümsemek ve hayata geçirmek için adeta bir yaşam rehberi…yaşam formülünü yaşamanıza katmakla çok daha mutlu yaşayabilirsiniz.
5A YAŞAM FORMÜLÜ 5 adımdan oluşuyor
- Kendini kabul etmek
- Farkında olmak
- Net olmak
- Anda olmak
- İste olsun (niyet)
Hepimiz Her şeyiz, Hepimiz Hiçbir Şeyiz :
Genuyum dediğimiz çalışmada da öncelikle kişi kendinde kayıtlı olan her şeyi, kendinde tüm var olanı, kısaca her halini olduğu gibi kabul etmekle başlıyor. Bu çok önemli, çünkü aslında yaşadıklarımız zaten yaşanmış. Yaşanmış olanı reddetmek, yaşanmamış gibi davranmak, üstünü örtmek, onu gizlemek, evrenin sistemine savaş açmak oluyor..
YAŞADIKLARIMIZI DEĞİŞTİREMEYİZ; ONLARI SİLEMEYİZ. SADECE DÖNÜŞTÜREBİLİRİZ….
Genuyum çalışmaları bize neyi ne için genlerimize kaydettiğimizi belirgin bir şekilde gösterir. Çalışmayı görüp anlayınca, her halimizi kabul etmek kolaylaşıyor. Kabul edince de farkındalığımız başlıyor.
“Farkındayım, ben biliyorum” diyenlerin sayısı o kadar çok ki. Herkes her şeyi çok biliyor ya…bizler bilmek ile farkında olmayı birbirine karıştırıyoruz.
Aslında bilmek farkındalık değil. Ne zaman ki hangi bilgiyi neden yaptığımızı, neden yaşadığımızı anlar; sebep sonuç ilişkisi ile yerli yerine yerleştirirsek, işte o zaman da:
RUH, BEDEN, ZİHİN AYNI TİTREŞİME GEÇER VE FARKINDALIK OLUŞUR.
Peki, farkında olmak yeterli mi sizce?
Aslında yaşam formülünün 5 adım olmasının nedeni de bu zaten.
Bizler bu 5 adımın hepsini biliyoruz, yaşam içinde ayrı ayrı her yerde varlar; hepsi iç içe geçmiş, birbirini destekleyerek devamlı hayatımızdalar. Varlıklarını bilsek de bilmesek de, onların farkında olsak da olmasak da; onlar hep var’lar,
O halde cevap net: “farkında olmak yeterli değil”.
Formülün işlemesi için mutlaka NET olmak da gerekiyor. Kabul ettik, farkına vardık; iyi de bundan sonra eski bilgiyi mi çalıştıracağız, yoksa yeni bilgiyi mi? Artık, karar vermemiz gerekiyor..
Bu size tanıdık mı? Karar vermek çok mu zor?
Kararınıza yürekten inanmıyorsanız, evet zor….
Çünkü çoğu zaman gelecekte ya da geçmişte yaşıyoruz. An, geçmiş bilgisi için çalışınca, gerilmeye; endişelenip korkmaya başlıyoruz. Kaygımız artıyor. Bizi yoran istemediğimiz duygulardan ayrılamıyoruz…
Ancak dürüstçe kendimize inandığımız, kararımızı verdiğimiz an, artık NETleşmiş oluyoruz.
Net olunca karar vermek çok kolay…
İşte AN’dayız artık.
An bizim için zaten hep var. Aynı nefes gibi. Nefes alıp vermek de sadece AN’ da mümkün. Geçmiş için ya da gelecek için nefes alınabilir mi ki? Malum, peşin ya da vade farkıyla taksit yapamıyoruz.
Sadece AN’da mümkündür nefes almak.. Öyle bir seçim hakkımız yok. Her şey AN’da.
Her şey derken beden AN’da da, peki zihin nerede acaba?
Doğduğumuz andan itibaren, hepimizin genlerinde zaman zaman bedenlerimize yüklemiş olduğumuz duygusal kalıplar kayıtlı. (Köpekten korkmak gibi) Bu kayıtları kocaman bedenlerinin içinde küçük çocukluk duyguları ile yaşamaya çalıştıkça AN’ı yaşayamayan insanlar oluyoruz.
An SEN’sin ve tüm evrensel sistem seni yaşaman için destekliyor.
Kabul et, Farkında ol, Net ol, An sensin.
Şimdiki halini geçmişine borçlusun, yaşadığın hiçbir şey tesadüf değildi. Kabul et, her şey senin SEN olman içindi. Farkında ol, elinde nelerin var, biriciksin sen, varlığının gücünün farkında ol. Net ol, kararların senin yaşamda önüne düşen şansların. Sen AN’sın ve İSTE.
Niyetin yeni bir başlangıç olabilir. Yeni başlangıçla birlikte başka şeyler de bitebilir.
Yeter ki 5A formülünü uygula ve niyetini İSTE. Senin için her şey mümkün.
Şimdi niyetini hatırlama ve oluşturma zamanı. İsteme zamanı….
Haydi her şey bir niyetle başlar ve evren de seni destekler, senin için çalışır. Sana düşen, kendi hikayenin kahramanı olmak. Kahraman olmak için genlerinin sana sunduğu bilgilere ulaşman önemli; GENUYUM ve 5A sana rehberlik edecek, yol gösterecek. Çalışma çok güçlü. Nasıl isteyeceğini öğreneceksin.
Ne ise NİYET’in onu isteme yetkisini eline almış olacaksın.
Genuyum çalışmaları nasıl yapılıyor ?
Genuyum çalışmalarında temsilciler genleri; genler de duygu ve durumları temsil eder. Bu çalışmada esas, bilginin duygudan çıkmasıdır. Kişinin şu an genlerinden gelen duyguları, KİŞİYİ geçmişte yaşamış olduğu olaylara, bilgilere taşır. Ve de çalışma esnasında, şu anki duygularımıza neden olan eski bilgiler pasifize edilip yerlerine aktif yeni genler konulur.
GENLERİ YOK ETMEK ELBETTE Kİ MÜMKÜN DEĞİL AMA ONLARI DÖNÜŞTÜREBİLİRİZ, PASİFİZE EDİP KENDİMİZİ OLASI OLUMSUZLUKLARINDAN ÖZGÜRLEŞEBİLİRİZ.
Kaynak: Rachel Yehuda
Evren için önemli olan da zaten kişinin AN’da ve merkezinde olması KENDİNİ KENDİNE HEDİYE ETMEK istiyorsan, genlerinden gelen tüm uyumu yakalamakla başlayabilirsin.
EMİN OL Kİ SENİ SENDEN DAHA İYİ TANIYAN KİMSE YOK.
Uyum Alanı Nedir ?
Bilen Alan'dan Farkı Nedir ?
Bilen Alan evrensel hafızayı gösteren alandır, diğer bir deyişle ortak bilinç alanı. Kişi kendinde, genlerinde kayıtlı olan bilgileri hissettiği titreşimlerle evrene gönderir; hepsi evrensel hafızaya kaydolur. Bu sürekli çoğalan bilgiler de evreni beslemeye devam eder. Yani evreni besleyen bizleriz. Bu öğrendiklerimizle evrene kocaman bir hafıza demek hiç de garip değil artık. Çünkü sadece bir kişinin değil, bu dünyada yaşamış ve yaşamaya devam eden tüm insanların da bilgileri, titreşimleriyle birlikte orada kayıtlı.
Birbirine benzer ve kendini tekrarlayan bilgiler… Evrenin bu mükemmel sistemi biz insanlarda da aynı şekilde işliyor. Genlerimiz de, tıpkı evrendeki gibi yıllardır kendini tekrar eden bilgilere sahip. Kimi olumlu, kimi olumsuz …Kişinin kendisine ait tüm bilgilerin kayıtlı olduğu kendi alanına biz Bilen Alan diyoruz. Çünkü o alan, kişinin kendiyle ilgili bilmediği bilgiler de içerir. Madem bu bilgiler kayıtlı, onlara da ulaşmak mümkün olmalı….
Bu görüşle kişinin BİLEN Alanını bulunduğumuz alana indirmek de mümkün; Çalışmalarda, evrende kayıtlı sonsuz bilgiler arasından kişiyle ilgili olanlar çalışmanın yapıldığı alana indirilir. Ve çalışma başlar…
Biz Bilen Alanın bilgi gücünü sistemleştirerek çeşitli alanlarda çeşitli sistemlerle uyumladık. Çünkü sistemsel bilgi uyumlandığında dönüştürücü bir güç ortaya çıkıyor. Ve biz buna UYUM ALANI dedik.
Bilen Alan bilgiyi indiriyor; Uyum Alanı ise dönüştürüyor.
Alan geçmiş veya gelecek için çalışmaz.
Alan AN için çalışır.
Sistem bilgisi ancak alan an ile çalıştığında uyumlanabiliyor ve de uyum alanı ortaya çıkıyor. Uyum Alanını farklı uyumlama çalışmaları için kullanmak mümkün. GENuyum, Astrouyum gibi..
Uyum Alanı, birden bütüne, bütünden bire kolektif bilincin yansımasını gördüğümüz ve kullandığımız alandır. Her temsilci kendi kanalı ile aldığı bilginin kanallığını yapar. Aktarım, bilginin kanallığını yapan temsilci ile sağlanır. Çalışma, her birimizin birbirimize; ve de birbirimizden de yüksek bilince bağlı olduğumuzu gösterir. Ve de Uyum alanının yarattığı katkı her zaman hem bireysel, hem bütünseldir. Uyum alanı kişinin bilgisinden özgürleşip örüntüleri tamamladığı alan haline gelir. Çünkü alan an için çalışır.Her şey birbirini tekrar eder.