Tüm deneyimlerimim, bilgelikle, kolaylıkla, ve sevgiyle kabul ettim. Yaşamımın akmasına niyet ettim.
Hayat herkes için aynı. Tanrı armağanı…
Yaşam ise bizim seçimlerimizle oluşuyor.
Yaşam yolumuzda karşımıza sürekli farklı seçenekler çıkar. Onlar arasında tercih yapmak durumundayızdır.
Bilinçle yaptığımız tercihlerle neyi nasıl yaşadığımızı algılamamız mümkün; bu durumda yaşarken farkındalıkla yaşarız.
Ama biz bir türlü kendimizi bilince götürecek kabulü yaşatmıyoruz kendimize.
Bağlarımızdan kurtulamıyoruz. Sanki bizim yaşamımız başkalarına bağlıymış gibi.
O yüzden de seçimlerimizi kendi adımıza, kendi gerçekliğimize göre yapamıyoruz.
Yaşarken her şey adeta bizim dışımızda gelişiyor sanıyoruz; o zaman da bizim dışımızdakiler, başkaları önemli oluyor…Onları da kontrol edelim derken, her şey daha da karmaşık oluveriyor. O zaman da yaşa yaşayabilirsen. Bir de duygular giriyor işin içine; tam bir bulmaca. Çöz çözebilirsen. Her şey birbiri ile bağlantılı ve her şey birbirinden o kadar farklı görünüyor ki. Bu arada sürekli test ediliyoruz. ..yaşam becerilerimiz, yaşama olan inancımız, sürekli sınavdayız.
Sanki yaşamak bir sorun ve biz devamlı bu sorunu çözmeye çalışıyoruz. Bu arada da yaşam devam ediyor. Akıp gidiyor..Bir sorun bitmeden, çözülmeden bir diğeri ekleniyor.
Oysa o çocukluğumuzun ne hayalleri vardı. Ne umutlar biriktirmişti o çocuk. Bazıları oldu, evet ama bir çoğu yarım kaldı. Engellendiğini, sevilmediğini, başaramadığını, anlaşılmadığını, yorulduğunu o kadar hissetti ki… Zaman zaman yapmaktan vazgeçtiği de oldu; hatta sık sık. Ama yaşam hep devam ettti. O içimizdeki çocuk için de devam etti. Onun da hissettikleri farklılaştı. Yaşadıkları deneyimleri oldu çocuğun. tüm deneyimler onu büyüttü. Olgunlaştı çocuk.
Biz insanlar yaşayarak öğreniyoruz. Deneyimlerle kendimizi geliştirebiliyoruz. Ve de o deneyimler bilgeliğimiz oluyor. Ancaak, bilgelik kazanmamız için yaşadıklarımızı kabul etmemiz şart.
Peki ya, biz ne yapıyoruz?
Yaşamış olduklarımızı aslında yaşamamamız gerektiğine inanıyoruz. Yani kabul etmiyoruz. Onları değiştirmeye çalışıyoruz.
Tabii ki unuttuğumuz ya da bilmediğimiz bir gerçek var:”geçmiş asla değişmez ki”.
Oysa biz sadece yaşadıklarımızı değil, insanları da değiştirmeye çalışıyoruz. Onların değişmesi de söz konusu değil. Biz tüm bunlarla uğraşırken zaman da geçiyor, bir yandan yaşam akıp gidiyor.
Değiştirmek istiyorsak dönüşüme izin vermek durumundayız. Bitişler olmadan başlangıçlar olmuyor. Gece bitmeden gündüz olmuyor. Ve biz bu döngü ile yaşıyoruz. Geçmiş hep olacak; gelecek de hep var. Bunlar yaşamın vazgeçilmezleri. Sorumlu olduğumuz an aslında şu AN yaşadığımız an; nefes aldığımız an.
Sen de an’daysan, akarsın. Ve sadece kendin için akarsın. Başkasının yerine akman mümkün değil; sadece o başkasının akışına hizmet edebilirsin.
Sen, en önce kendinden sorumlusun.
Hadi şimdi hazır ol ve kendi sorumluluğunu al.
Yaşam senin ve an senin. Akış hep var, akmak ya da akmamak senin kararın.
AN sensin.
Kendime niyet ettim.
Sevgi ve saygıyla,