

Kendime ait tüm sorumluluklarımı kabul ettim. Bana yüklenenlerden de derslerimi aldım. Şimdi kendimle devam etmeye niyet ettim.
Sorumluluk nedir? İnsanın yaşamını sürdürmesi, yaşayabilmesi için gerekeni yapması ya da yapmaması, ve de sonuçlarını üstlenmesi denebilir aslında. Yani şu sorumluluk var ya; başımızı en çok derde sokan konulardan biridir şüphesiz.
Sorumlu olduklarımız, sorumlu olmadıklarımız…
Yaptıklarımız, yapmadıklarımız..
Ne kadarını yapsak olur?
Ne kadarını yapmasak da olur?
Bazen bir de yapmamız gerekeni değil de, yapmamamız gerekeni yapmak.
Yaparken de ne çok sorgularız kendimizi “niye bunu yapıyorum ki?” diye. Kızarız kendimize, yargılarız kendimizi.
Hepimiz, büyürken bu gibi durumlar yaşamışızdır. Yapmak zorunda olmadıklarımızı, yapmamız gerektiğini sanmışızdır. Yapmaya mecbur hissetmişizdir kendimizi ..ve de yapmışızdır. Bir yandan da isyan etmiş, ya da ezilmiş, hatta öfkelenmiş, köle gibi hissetmişizdir.
Bazen de, başkasının sorumlu olduğu görevleri kendi kendimize vazife edinmişizdir. Sonradan da “bunlar benim işim değildi ki” düşüncesiyle öfkelenmiş, adeta isyan etmişizdir.
Aslında hepimiz çocukken ve de büyürken, hatta tüm yaşamımız boyunca sorumluluklarımızı anlamaya çalışırız.
Öncelikle kendimize karşı sorumluluklarımızı almayı öğreniriz. Sonradan da topluma karşı olan sorumluluklarımızı da üstleniriz.
Ailemiz içinde paylaşılan sorumluluklar ne kadar adil ve dengede ise, bu sorumlulukların topluma yansımaları da bir o kadar yine adil ve dengeli olur.
Yaşamayı öğrenmek ve de kendimizi gerçekleştirmekte sorumluluklarımızın önemi çok. Bizler, yapmaktan ve tekrarlardan öğreniyoruz. Üzerimize aldığımız bir işi bitirdiğimizde de tatmin oluyoruz. Ve de yaptıklarımızın olumlu veya olumsuz sonuçları ile yaşama devam ediyoruz.
Onaylanmak veya onaylanmamak gibi.
Başarmak ya da başaramamak gibi.
Sorumluluklarımızdır bizi en çok geliştiren, en çok bizi güçlendiren.
Yapmayı da genelde bize yüklenen sorumlulukları yerine getirerek öğreniriz.
Sanki de tercihler bize ait değilmiş gibi.
Hem onay almak, hem sevilmek hem de sevdiğimizi kanıtlamak için çoğu zaman itaat etmeyi seçeriz. Ve de genelde bunu bilinçsizce yaparız. Sonra da bir bakarız ki yaptığımız her şey bizim sorumluluğumuz oluvermiş. Üstelik de üstlenmiş olduğumuz her şeyden sorumluyuzdur artık; hepsinin hesabını vermek işi de bize düşmüştür.
Böyle olunca ister istemez başlarız yargılamaya. Başkalarını suçlarız, olayları suçlarız.
Ya da tam tersi.
Bize ait olmayan sorumlulukları üstlenmek yerine, üstlenmemiz gereken sorumluluklardan kaçabiliriz. Neden mi?
“Mükemmellik, başaramama korkusu, kendimize güvenememek”, bunların hepsi sorumluluktan kaçmamıza neden olabilir. Sorumluluk almakta zorlanırız, ve de alamayız.
Dahası da var tabi…bir de, sorumluluk almış gibi yaparmış gibi yapmak, ama bir şey yapmamak.
Bu durumda yaşam bize hiiiç uğramaz. Boşa geçmiş zamanlarımızla, olmayanlarla, gerçekleşmeyenlerle baş başa kalıveririz. Boş bir hayat..
Hatırlayalım hep; yaşam ve sorumluluklar birbirleriyle örüntülüdür.
Yaşamak için sorumluluklarımızı almaya kendimizden başlayınca; bize ait olmayan sorumlulukları da bırakabilme bilincine ulaşabiliriz.
Unutmayalım, şimdiye kadar yaşarken yaptıklarımızın, yapmadıklarımızın bedelleri ödendi.
Şimdi asıl sorumluluk SEN’de.. ne yaparsan yap, hepsi senin kararın, senin yaşamın.
Alman gerekeni al. Yapman gerekeni yap. Kendin için devam et.
Rahat et, kimler için ne yapman gerekiyorsa SEN zaten yaparsın.
Kendimle devam etmeye niyet ettim.
Sevgi ve saygıyla,