İçimdeki çocuk parçam artık güvende. Çocuk tarafımla barıştım. Artık büyümeye niyet ettim.
Bedenimizin içinde neler var, hangi organlar, ne iş yaparlar, hiç farkında mıyız?
Aslında tabi ki çoğumuz okullarda bir şeyler öğrendik. Beyin, kalp, damarlar, kemikler…Genel bir fikrimiz, genel bir bilgimiz var..kiminin daha çok, kiminin daha az.
Ama şöyle bir düşünsek: bedenimizde saklı olan her şeyin, her sistemin bilincinde olarak mı yaşıyoruz?
Genelde herkesin bildiği gibi hepimizin bir kalbi var, sol tarafımızda… Var olmasına var. Kanı pompalıyor. Bedenimizin olmazsa olmaz parçası. Tabi ki bedenimizin içinde sürekli çalışır. Bizi yaşatır.
Ancaaak, durduğu zaman da, yaşam durur..
Günlük yaşantımızda hiç aklımıza gelir mi kalbimiz?
Kalbimiz gibi bir sürü organımız daha var, SADECE BİZE HİZMET EDEN, yaşamamız için.
Bu organların tümü BİZ’i oluşturuyor. Biz ancak onlar çalışıp bize hizmet ettikçe yaşayabiliyoruz.
Organlarımız bize onca hizmet verir; sağlıklı yaşamamızı sağlar, peki ya BİZ?…
BİZ onlara ne gibi bir hizmet veriyoruz acaba? Hiç düşündük mü? Hiç yaşarken aklımıza geldi mi?
Sadece hastalanırsak aklımıza geliyorlar.
Onlarla ilgilenmek, ancak bir şeyler yolunda gitmediğinde aklımıza geliyor.
Ayrıca bir de ‘ bir BEN var BEN’den içerde ‘.
İşte o BEN nerde?
Onun farkında mıyız?
Bize kimse öğretmedi ki…nerden bilelim der gibisiniz..
Zihin o kadar aktif ki; o kadar yoğun, meşgul ki başka işlerle. Ne içimizdeki BİZ’i, ne de onu işleten sistemi hatırlıyabiliyor. Ancak alarm 🔔 🔔 🔔 zilleri çaldığında “ne oluyor diye” dönüp bakmak geliyor zihnin aklına. Baksa bile anlayacak mı ki? Zihnimiz dışarıya o kadar odaklı ki , dışımızdan gelen uyaranlarla o kadar meşgul ki.
Nerdeee o içerideki sistem, nerdee zihin?
Zihin kendini başkalarında bulmaya o kadar odaklı ki, kendi içindeki BEN’i göremeyecek kadar kör olabiliyor.
Çünkü o çocuk, kendini hala başkaları ile kıyaslıyor. Çocuk olmayı bitirememiş.
Çocuk kırılmasın diye zihin onu korumaya çalışmış.
Sevgi almamış, ya da yeterince sevilmemiş, ya da belki de sevilmiş ama istediği gibi değil.
O parçayı korumak için dışarıya o kadar odaklanmış ki bu arada zaman da akmış gitmiş.
O çocuk parça büyümüş. Ama bir de bakmışız ki çok kırılmış, üzülmüş çok, zaman yine akmış geçmiş.😭😢😞
Hepimizin hikâyesinde benzer yaşanmışlıklar yok mu?
Korumaya çalıştığımız o içimizdeki BEN’i, o çocuk parçayı, kırılmasın diye, üzülmesin diye tüm yaşam yolculuğumuz boyunca korumaya çalıştık. Ve dee, asıl kırılan asıl üzülen, hep BİZ olduk.
Kendinle barışabilmen için kendi küçük çocuk parçanı büyütmelisin. Ne zaman ki içindeki çocuk parçanın senden başka kimseye ihtiyacı olmadığını kabul edersen, işte o zaman büyümüş sayılırsın.
Bizi büyütenler hep ebeveynlerimiz..İÇİMİZDEKİ ÇOCUĞU BÜYÜTMEK İSE, BİZE AİT. İçimizdeki BEN’i sakladıkça, korudukça, aman kırılmasın, üzülmesin, acımasın demeye devam ettikçe biz onu büyütemiyoruz.
Oysa ki tüm duyguları, ancak yaşayarak büyütebiliriz.
Yaşamak büyütür.
Ama ne mutlu ki içimizdeki o çocuk bir yerlerde çocuk olarak hep var olacak. Çocuk olmadan büyük olmak mümkün değil ki..
Kendimden başlıyorum. Ve kendi çocuk parçamı kabul ettim. O hep bende ve güvende, kendim olmaya niyet ettim.
Sevgi ve saygıyla,