Erteleme

Başlarsan kendinden, şansın gelir her yerden.

Başlayıp şanslarımı görmeye niyet ettim.

Gerçekleşmesi zor, hatta imkansız gibi gözüken olaylar karşımıza çıkınca, onları yaşayınca kendimizi çok iyi hissederiz; o an kendimizi çok özel bile hissedebiliriz. Ne kadar da şanslıyım deriz. Bu durum bize iyi gelir.

Benzer şekilde bize kötü gelen olaylar yaşadığımızda da, şanssız olduğumuzu düşünürüz.

Şansı mantıkla açıklamak zordur. Şans tesadüf gibi görünür, hatta hep deriz ya “şansın da böylesi, amma tesadüf”….evet tesadüf gibi gözükür, bizim dışımızdadır,  ancak bizim için işler. Nasıl açıklarız bunu? Nasıl kanıtlarız? Bizim için bizim dışımızda çalışan bu mekanizmanın varlığını nasıl ispatlayabiliriz .

Şansın varlığına İNANARAK….

Tanrı, evren, kâinat, adına ne dersek diyelim, neye inanırsak inanalım, o bizim için işleyen bir sistem. Bizler de bu sistemin bir parçasıyız, varlığımız ile bu sistemin içindeyiz. Bu sistemin içinde varlığımızı  yaşamak üzere geldik bu dünyaya.

Ancak, bizler yaşamayı VAR olma mücadelesi içinde öğrendik. Bize verilen, zaten bizde olan varlığımızı olduğu gibi yaşamak yerine,  onu yaşayabilmek için sürekli bir mücadele içindeyiz. Bu  da tam bir karmaşa yaratıyor. İçimizde sürekli var olmak için onay bekleyen bir çocuk varmış gibi.

O çocuk sürekli yaptıkları için onay bekliyor. Onay alamayınca da büyüyemiyor.

Ya da yaptıklarına eleştiri ve yargı gelecek diye onay almaktan da vazgeçiyor.

-ya olmamışsa –ya kötü bir şey söylerse –ya beni sevmezse –layık olmazsam

Zihin üretiyor da üretiyor. Susmuyor bir türlü. Susmayınca, bu sefer düşüncelerimizde yaşamaya başlıyoruz. Düşüncelerimizden hayata geçirebildiğimiz kısım o kadar az ki.

Hal böyle olunca da üretemiyoruz.

Üretemeyince tüketiyoruz.

Sürekli tüketmek de, yetersiz OLDUĞUMUZU hissetmemize sebep oluyor.

Peki düşünmeyecek miyiz? Düşünmeden nasıl yaşanır?

Düşünmeliyiz elbette, ama hep değil. Zihin akışımıza öncelik sıralaması yaptırtmayı öğrenmemiz gerekiyor:

An’da olmak. Bir sonraki an’a akmak. Yaşamın en güzel ritmi. O anda isen oraya ait olmak.

Bizler ne yapıyoruz? Sürekli kafamızın içinde binlerce deli soru ile geziyoruz. Bazıları gerekli bile değil,  bizimle ilgili bile değil.

Yaşam akıyor.

An’lar kaçıyor.

Biz ise bazen ne yaşadığımızın farkında bile olmuyoruz.

Sonra bir bakıyoruz ki “aaaaa iki dakika önce gitseydim ben de kazanabilirdim. Hiç de  şansım yok” diye söyleniyoruz kendi kendimize. Aslında sen o iki dakika önceki an’ı yaşarken, kafanda başka şeylerle uğraşıyordun, ve de ne olup bittiğini kaçırdın. Sen şansını kaçırmadın, sen o AN’ını kaçırdın …

Şans hep var. Biz olsak da olmasak da. Ve hep olmaya devam edecek. Önemli olan, biz önümüze çıkan şansı görebiliyor muyuz? Kendimize inanıyor muyuz?,,

Yine olay KENDİMİZ’e kilitlendi.

Düşüncelerimize şekil vermek bizim elimizde.

Bizler ise, bilerek veya bilmeyerek, başkalarının bize şekil vermesine izin veriyoruz.

Sonra da, bizim dışımızdaki her şeyi kontrol etmeye çalışıyoruz.

Bu inanılmaz bir güç tüketimi. Ve an kayıp gidiyor. Bize gelen tüm şanslar da an’la birlikte gidiyor.

Çıkış noktan SEN’sin. Sana ait yaşam ve sorumluluklar SEN’in. Sen’den başka hiç kimseye ait olamaz.  

Uyanma zamanı. Madem VAR’sın; nefesin de, kalbin de senin için var. Doğdun, artık beden senin ve bu beden VAR’lığının kanıtı. Çünkü içinde seni barındırıyor. Destekleniyorsun. Yaşam sana var olman için gereken her şeyi sundu. Yaşıyorsun, bu da kanıtın.

Peki her şey bu kadar destek ise, köstek olan nedir?

Gözlerini aç. Öyle bir aç ki; sana sunulan belki de tam gözünün önünde. Kabul et ve inan. Hayat senin ve kontrol sende.

Sakın ERTELEME, GEÇ YAŞAM DİREKSİYONUNUN BAŞINA VE FARK ET Kİ BU YAŞAM SEN’İN, SENİN YAŞAMIN.  

Net ol, kararlar sana ait.

Ve HAREKETE geç. Artık AN’dasın. Sen yaşamı yaşayarak karşılarsan, yaşam ritmin sana gelir.

Buradayım, ve VAR’ım. Tüm şansımı kabul ettim. Artık yaşamaya niyet ettim.

Sevgi ve saygıyla,

Ağacım’daki tüm çalışmalar fiziksel, zihinsel ve ruhsal bütünlüğümüzü destekler, bu sayede daha mutlu, daha huzurlu bir yaşamı amaçlarız.

Whatsapp danışma hattı