Korkuyorum, korktum, korkularım var, korkuyla uyandım,
peki ne korkusu bunlar???
Hemen sıralarız; gelecek korkusu, dişçi korkusu, duygusal korkular, karanlık korkusu, saymakla bitmez.
Malum, hepimiz bir çok korku biliriz, onları yaşamışızdır, ve de yaşamaya devam etmekteyizdir.
Bir yandan korkarız, ama korkmak istemeyiz, bir yandan da bayıla bayıla seyrederiz korku filmlerini.
Bir de eskiden “ÖCÜ” diye bir şey vardı. Çocuklar yaramazlık yapınca öcülerle korkutulurdu. Büyüdükçe, öğrendikçe, bilinçlendikçe öcünün ne olduğunu öğrendik.
Çok şükür ÖCÜ leri yendik yenmesine, cesaretlendik bu konuda ama
Öcülerin yerine canımız yanmasın diye kocaman duygusal duvarlar ördük.
İşte bu duvarlar bizim korku duvarlarımız oldu. Duygusal korkularımızdan korunmak için.
Ne yaptık?
Sevmeye sevilmeye,
Başarmaya,
Kazanmaya bile bu duvarların arkasından baktık ve korktuk.
Ama değişen bir şey olmadı. Korkmaya devam ettik.
Peki cesaret neydi ki ?
Korkmamak mı?
Korkusuz olmaya mı cesaret diyoruz?
Ya da korkmamamız mı gerekiyor?
Tabi ki korkabiliriz.
Atalarımız yenilmekten korktukları için kendilerini korudular, savaştılar, barıştılar, anlaşma yaptılar; hayatta kalmayı başardılar. Hep kaybetme korkusundan.
Korkmak, bir şeyi yapmamak demek değildir ki zaten.
Bazen nasıl yapacağımızı öğrenerek karar vermektir.
Kendi içimizde gelişmek demektir.
Kendini gerçekleştirmek cesaret ister.
Cesaret, korkularını görerek kendi yolunda ilerlemektir.
Kendine yol açmaktır.
Kendinle yüzleşmektir.
Şimdi hayattasın. Ve yaşam seni destekliyor. Korksan da, bir yerden kendin için başla. Cesareti öğreneceksin. Seni sen yapan güç senin içinde. Cesaret de gücünün içinde. Korkun da var, cesaretin de. Sen seç.
Ve sen dönüşürsen, dünya senin için değişecek.
Önce kendinden başla,
Sevgi ve saygıyla ,