Barış… Beyaz güvercin, zeytin dalı. Barış deyince ilk akla gelenler… En yaygın simgeleri barışın
Ve daha niceleri… Yaşandıkça çoğalır o simgeler, artar barış adına istekler; düşünürler, filozoflar, sosyologlar; yazanlar, çizenler; ister kitap, ister medya, ister sanatıyla… Toplu ya da ferdi, ifade etmeye çalışır kendini; küçük büyük, eğitimsiz, okumuş, yoksul, zengin, güçlü güçsüz… Herkes barış ister.
Evet de, hani???
Savaşlar bitsin diyor onca insan; bitmiyor…
Barış gelsin diyor bunca insan; gelmiyor…
Madem çoğunluk istiyor, peki neden olmuyor?
Aslında düşünün şöyle bir; sorun kendinize; barışın ne olduğunu biliyor muyuz ki?
TDK, barışma işi diyor. Savaşın bittiğinin bir antlaşmayla belirtilmesinden sonraki durum, sulh. Bir de uyum diyor; karşılıklı anlayış ve hoşgörü ile oluşan ortam.
Tarih boyunca olmuş güç savaşları…Durmamış hiç… Biri bitmiş diğeri başlamış; bir bölgede bitmiş, diğerinde başlamış. Hatta dünya savaşlarına dönüşmüş dönem dönem.
Atalarımız da var olabilmek adına gücünü savaşarak kullanmış…
Onların bu mücadelesi hepimizde, genlerimizde kayıtlı.
Genlerimizde bunca güçlü savaş kayıtları varken, barışı oluşturmak elbette ki kolay değil.
Ve bu kayıt tetiklenince de ister istemez savaşmaya başlıyoruz. Sanki birileri içimizdeki savaş butonuna basmış da biz de kendimizi korumak için savaşmaya başlamışız gibi. Barış olana dek savaşmak….
Savaşmak, hayatta kalma içgüdüsünün tetiklediği bir durum. Belki de nispeten kolay sanki.
İş barışa, anlaşmaya, hoşgörü, ve uyuma gelince, işte bunlar o kadar da kolay değil.
Bunlar için emek vermek gerek. Bu da hayatımıza ancak bilinç ve olgunlukla kattığımız deneyimlerimizle mümkün olabilir. Kendimizle savaşımız bitmeden barışamıyoruz. Kendimizle anlaşmadan başkaları ile anlaşamıyoruz. Kendimize anlayışımız yoksa, kendimize hoşgörü gösteremiyorsak, kendi dışımıza barış vermemiz mümkün mü?
Hatırlayalım hep, kendimizden yani içimizden gelen her şey dışımıza da çıkar.
İçimize ektiğimiz barış tohumları ne kadar güçlü olursa, barışın dışarı yansıması da elbette bir o kadar güçlü olacaktır. Onları yaşama kattıkça yaşamaya başlarız.
Ne kadar çok kişi kendi ile barışırsa, etrafındaki barış ortamı da bir o kadar güçlenir. Benden başlayan bana gelir.
Barış. Kendinle savaşın bitsin. Sevgiyle uyumlan, kendine anlayış gelsin, hoşgörü gelsin.
Başla bir yerden! O yer de kendin olsun.
Kendimle başlamaya niyet ettim.
Sevgi ve saygıyla… ,